İran kültürü çok çeşitli ve çok boyutlu olma özelliğine sahiptir. Bu özelliğin bir yönü tarihi gelişmelere diğer yönü ise etnik, din ve dil kökenli unsurlara dayanmaktadır.
İslam öncesi Kültür, İslam sonrası Kültür ve Modern Dünya Kültürü, İran kültür ve tarihi açısından; din, dil ve ırk fenomenleri ise sosyal açıdan İran kültürünün çeşitliliğini ve çok boyutluluğunu gösterir.
Bununla beraber gelenek ve görenekler halk edebiyatı, bayramlar ve matem merasimleri gibi unsurlar da kültürün çok boyutluluğuna örnek verilebilir.
İran kültürü biri Hehamenişiler ve Sasaniler devri diğeri ise İslam devri olmak üzere tarihte iki altın çağ yaşamıştır. Gerek Hehamenişiler ve Sasaniler gerekse İslam dönemi kendi çapında Batı kültüründe, özellikle de Rönesans Avrupa’sında büyük izler bırakmıştır; Rönesans Avrupa’sının Endülüs yoluyla İslam bilim ve kültürüyle tanışması buna en büyük örnektir.
İslam medeniyeti ve tarihinin yetiştirdiği Farabi, İbn-i Sina, Suhreverdi, Molla Sadra, Hayyam, Harezmi, Razi, HaceNasiruddinTusi ve Ebu Reyhan Biruni gibi büyük şahsiyetlerin hepsi İranlı filozof ve alimlerdir. Büyük İslam uygarlığının dünyaya kazandırdığı İranlı bilginler burada sayamayacağımız kadar çoktur.
İran her zaman şairler ve ozanlar yurdu olmuştur. Seslerini sadece bulundukları bölgede duyurmakla kalmayan ve bütün dünyada duyuran Hafız, Mevlana, Sadi, Firdevsi, Nizami ve Hayyam gibi ünlü şahsiyetler bahsettiğimiz bu şair ve ozanlar kervanının en önde gelen simalarıdır. İran halkı özde şiiri seven ve şairlere sempati duyan bir yapıya sahiptir. Söz konusu şairlerin şiirlerinin bugünkü geleneksel İran musikisine konu olması ayrıca yöre halkı arasında özellikle de kırsal bölgelerde sözleri meçhul ozanlara ait halk türküleri okunması, İranlıların şair ruhlu insanlar olduğunun birer göstergesidir.
İran musikisi ülkedeki çeşitli yörelere göre farklılık gösterir. Harikulade bir zenginliğe sahip yöresel musikilerin yanısıra, İran klasik musikisi de yurdun hemen her yerinde icra edilmektedir.
Bu musikide kullanılan (tar, kemençe, sentur...gibi) bazı enstrümanlar İran’a özgü olmasalar da İran’a özgü (ud, kanun gibi) enstrümanların yer aldığı geleneksel musikimizde “destgah” adı verilen 7 ana üslupta bir arada kullanılarak özgün melodiler oluşturulmaktadır.
İran musikisindeki üsluplar birbirine yakın ahenklerin bir araya gelmesinden oluşur. İran musikisi amatör bir dinleyiciyi bile hemen etkileyebilecek bir güç ve estetiğe sahiptir.Geleneksel İran musikisi İslam Devriminin zafere ulaşmasından sonra özellikle genç kuşak arasında süratle yayılıp gelişti. Bunun başlıca nedenlerinden biri orkestra yapısının yenilenmesi ve yeni metodların geliştirilip uygulanmasıydı.
Bu nedenle söz konusu yöntemlerin yeni kuşak müzisyenler tarafından geliştirilip uygulanması bu düzlemde özel bir önem taşır. Bugün Devlet Konservatuarları ve Özel Müzik Okullarında müzik eğitimi alanlar modern ve klasik batı müziğinin yanısıra geleneksel İran musikisini de öğrenmekte ve icra etmektedirler.Günümüz İran’ında faaliyet gösteren en az üç Senfoni Orkestrası mevcuttur. Bu senfonilerde sunulan İran ve Batı tarzı müzikler halkın yoğun ilgi ve beğenisini toplamaktadır.
İran’ın geleneksel güzel sanatlarından biri de hat sanatıdır. Genelde ortak karakterlere sahip olan Farsça ve Arapça alfabenin yazıldığı ve yazının adeta bir resim gibi işlendiği bu sanatta İran şiirlerinin yanısıra Kur’an ayetleri, hadisler ve büyük İslam şahsiyetlerinin sözleri son derece cazip kompozisyonlar halinde yazıya geçirilir.
Hat sanatı da geleneksel İran musikisi gibi İslam Devriminden sonra daha da yaygınlaşmış ve çok rağbet edilen bir sanat haline dönüşmüştür.
Minyatür türündeki geleneksel İran resim sanatı da uzun bir geçmişe sahip olup İran tasavvufu ve edebiyatıyla iç içedir. Tevhid ve kulluk anlayışı geleneksel İran resim sanatına özel bir form vermiştir. Bu form az çok heykel sanatında da kendini göstermektedir.
Resim ve heykelden daha önemli bir sanat ise geleneksel İran mimarisidir. İran mimarisinin tarihi, İran’ın İslamlaşmasından önceki dönemlere kadar uzanır. Bu dönemlere ait Tahtı Cemşid, Kuruş Kabri (İran’ın güneyinde Şiraz kentine yakın bir yerde kuruludur) Tak-ı Kesr (İran’ın batısında) gibi görkemli yapılar günümüze kadar gelen en eski tarihi eserlerdendir.
İzlerini ülkenin bir çok yerinde görmek mümkün olan İslam Dönemi İran Mimarisi, İranlıların sanat ve bilim anlayışlarını, estetik zevklerini yansıtan önemli bir öğedir. Zencan yakınlarındaki Sultaniye Kümbeti, İsfahan’daki Şeyh Lütfullah ve İmam Camileri, Yezd Merkez Camii ve UNESCO tarafından İsfahan şehriyle birlikte İnsanlık Mirası olarak ilan edilen bütün bir Yezd şehri İran İslam mimarisinin başlıca yapıtlarına örnek verilebilir. Belirtmek gerekir ki, İran İslam mimarisini büyüleyici kılan temel özellik, tevhidi sanat anlayışının yörelerle,ekonomik ve sosyal ilişkiler ve şehir planlamasıyla birleşmesinden başka bir şey değildir.
Modern sanatlar arasında sinema İran’da özel bir konuma sahiptir. İran sineması bir sanayi gibi çalışmaktadır. Yılda ortalama 60 film üretilmekte ve binlerce kişi bu sektörde istihdam imkanı bulmaktadır.
İran sineması yarım asırdan uzun bir geçmişe sahip olmasına karşın kalıcı eserlerin pek çoğu Devrim sonrasındaki yıllarda üretilmiştir. İran İslam Cumhuriyeti, sinema sanatının öneminin bilinciyle denetim, yönlendirme ve destekleme mekanizmalarının kullanılması, yerli sinemanın nitelik ve niceliğinin yükseltilmesi için “Farabi Sinema Kurumu” nun kurulması (1983) , “Sinema Evi”(1995) ve sinema meslek örgütlerinin kurulmasına yardım edilmesi, film yapımcılarına sübvansiyon uygulanması, genç sinemacıların desteklenmesi, her yıl Uluslararası Fecr Film Festivali’nin düzenlenmesi, ülke içi ve dışından sinema teknik araç gereçlerinin temin edilmesi, dünyanın en uzak noktalarındaki film festivallerine dahi İranlı film yapımcılarının katılımının desteklenmesi... gibi girişimlerle, başarılı İranlı film yapımcıları ile omuz omuza, “Yedinci sanatı” İran’da yüceltmeye çabalamıştır.
İranlı yönetmenlerin ve eserlerinin pek çoğu dünya sinema çevrelerinde tanınmaktadır. İran filmlerinden bazıları son on, yirmi yılda Cannes ,Nantes, Berlin , Chicago ve Locarno gibi önemli uluslararası festivallerde büyük başarılara imza atmışlardır. Sinemanın sanat ve teknik kollarında faaliyet gösteren pek çok kadın sinemacıya ilaveten çok sayıda kadın yönetmen de bu alanda başarıyla varlıklarını sürdürmekteler. İran halkının sinemaya olan ilgisine 182.859 seyirci kapasiteli 295 salonda cevap verilmektedir. Sinemanın yanısıra radyo ve televizyon da iki kitle iletişim aracı olarak halkın kültürel ihtiyaçlarına cevap vermede önemli rol oynamaktadır. 3 uluslararası, 5 ulusal ve pek çok eyalette birer yerel televizyon kanalı yayın yapmaktadır. Televizyonun 1. Kanalı yurdun %94’üne 2. Kanalı ise %89’una ulaşabilmektedir. İran’da radyo ve televizyon Rehberlik makamına bağlı olup Yürütme, Yasama ve Yargı güçleri temsilcilerinin denetimi altındadır.
Yazılı basın ise haber ulaştırma anlamında radyo ve televizyonun tamamlayıcısı durumundadır. 1998 yılında basım yayın izni almış süreli yayın organı sayısı1064idi. Bugün 44’ü ulusal ,17’si yerel 61 gazetenin yanısıra 4 İngilizce, 2 Arapça, 1 Ermenice ve bir de görme özürlülere yönelik gazete yayınlanmaktadır. Ülkede yayın organı sayısının artması Devrim sonrasında oluşan siyasal atmosferin neticelerindendir. Devrim öncesinde ülke çapında yayın yapan gazete sayısı ise sadece 5’ti. 1996 yılında basınıntoplamtirajı 575 milyon nüshaya ulaşmıştır.
Yine 1996 yılında 11 bin başlık altında kitap basılmış ve 71 milyon civarında tiraja ulaşılmıştır. Ülke genelindeki 1304 kütüphaneden faydalananların sayısı yılda yaklaşık 31 milyon kişi olarak saptanmıştır.
|